Park Ve Kedi

05.07.2015 17:39

Park ve Kedi                                                                                             @ 28 Haziran 2014

 

Açlık, yoksul çocukların meselesi, suçu değildir. Bütün kaynakları hep kendilerinin kullanmasını isteyen, doyumsuz insanların suçudur.          H.E.P.

 

Fulya hemşirelik bölümünü okuyordu. Okul çıkışı yolu üzerindeki parka geldi. Bir bankta oturup kitap okumak istiyordu. Elinde hava kirliliğini anlatan bir kitap ile simit vardı. Acıkmıştı. Her zamanki yerine geçip oturdu.

Az ileride çocuklar neşeyle koşuşturuyor, her yaştan insan oradan oraya yürüyordu. Fulya'nın hemen yakınında bankta oturan bir adam vardı. Elindeki gazeteye iyice odaklamış okuyordu. Hemen yanında içinde pasta, dürüm, börek vb. olduğu belli olan yiyecek poşeti vardı. Onun ayakları dibinde de sarı bir kendi duruyordu. Kedinin karnı tok tüyleri pırıl pırıldı. Kendi kendine oynaşıyor, oradan oraya koşturuyordu. Bazen de miyavlayarak adamın ayaklarına sürünüyor, onun ilgisini çekmeye çalışıyordu.

Çok geçmeden üstü başı perişan bir çocuk geldi. Gidip adamla Fulya’nın yakınına bir banka oturdu. Çocuğun gözleri ağlamaklıydı. Elinin tersiyle gözlerini silerek önce yiyecek poşetine, sonra da kediye bakıyordu. Bakarken, diliyle dudaklarını yalanarak ağzını kıpırdatıyordu.

Çocuk kediyi gözleriyle çağırmış gibiydi. Kedi ürkekçe sürünerek çocuğun yanına yaklaştı. Kedi, çocuğun karşısına geçerek oturmuştu. Onu görünce, çocuğun yüz ifadesi değişti. Gülümseyerek kediyi okşamaya çalıştı. Çocuğun bakışları yeniden yiyecek poşetine kaydı. Dilini ile ağzı yalanıyor, kedi onu anlamış gibi garip sesler çıkartarak miyavlıyordu. Çocuğun bir an için başı döner gibi, olduğu yerde bankın üzerine uzandı. Yattığı yerden gözlerini yiyecek poşetinden alamıyordu.

Kedi iki üç sıçrayışta adamın yanına gitti. Birden poşete uzanıp hırlayarak miyavladı. Adam gazeteye öylece dalmıştı ki, kediye bakmadan söyleniyordu. "Saraylı, ne oluyoruz ha? Dur şimdi! Eve gidelim bir… Hemen acıktın mı? Pıııışşşşşt!" diyerek, kediyi elinin tersiyle itelemeye çalıştı. Kedi çocuğun yanına dönüp yeniden miyavladı. Çocuk uyuyor gibiydi.

Fulya oturduğu yerde olanlar karşısında öylece donup kalmıştı. Bir filmin sonunu heyecanla izler gibi, kedi ile çocuğa odaklanmış hayretle izliyordu. Elindeki simitten bir ısırık almış ama yutkunamıyordu. Lokma boğazına dizilmiş gibiydi. Kediye, "pisi-pisi! Hadi gel," diye seslendi. Kedi oralı olmamıştı. Gelse elindeki simitti bölüp kediyle çocuğa verecekti.

Kedi, yeniden adamın yanına gitti. Bankın üzerinde duran poşeti kaptığı gibi kaçırdı! Aynı hızla götürüp çocuğun ayakları dibine bıraktı. Bankın üzerine çıkarak, patileriyle hafiften çocuğa dokunarak tırmalıyordu. Adam olanların farkında değildi. Fulya şaşkındı. Kedi çocuğa zara verir endişesiyle yerinden kalktı. Çocuğa doğru yaklaştı. Su ile simitçi çocuğa uzatarak seslendi, sarstı. Çocuk cevap vermiyor, derin uykuya dalmış gibiydi? Nabzını ölçtü. Kalp ve nabız atışları yavaşlamıştı.

Gazete okuyan adam, kedinin poşeti kapıp kaçmasıyla şaşkına dönmüştü! “Kedinin yaptığı normal bir şey değil,” diye düşündü. Gazetesi elinden düşmüş bir kediye, bir çocuğa, bir de Fulya’ya şaşkınlıkla bakıyordu.

Fulya çocuğun ağzına birkaç damla su damlatıp suni teneffüs etti. Çocuk usulca gözlerini açmaya başlamış, biraz olsun kendine gelmişti. Kedi acı acı miyavlayarak, poşetteki bütün yiyecekleri çocuğun önüne yığmaya çalışıyordu.

Son                                            Hatice Elveren Peköz (Senarist Yazar Kitap Edidörü)